25 Aralık 2006

Parkta Bir Gün

Bizim kuzular dün bizler işteyken bir güzel park sefası yapmışlar. Babaanne ve büyükbaba onları almış ve Jane'nin de yardımıyla buradaki Dubai Creek Parka götürmüşler. Tostlar yapılmış, içecekler alınmış ve güle oynaya park yolu tutulmuş.
Ama şu küçük olayı da anlatmada ngeçemeyeceğim. Parka gidip de karınları acıkınca fark etmişler ki Ezgi için yaptıkları tostu tost makinesinin içinde unutmuşlar. O sorun değil de tost makinesinin açık olması bayağı problem yaratabilecek nitelikte. Tabi apar topar bana telefon edildi, ben kalktım eve gittim ve aslında Ezgi'nin midesinde olması gereken ama şimdi kömürleşmiş ekmekleri tost makinesinden çıkarıp aleti kapattım. Ama eve gidene kadar ya kötü bir şey olduysa diye düşünmeden de edemedim tabi.


Bu konuyu geçersek çok güzel bir gün geçirmişler. Parkın içinde dolaşan trene binip tur yapmışlar. Her çocuk parkında durup oyuncaklara binmişler, atlamışlar, zıplamışlar, çok yorulmuşlar. Büyük babalrı da onların neşe içindeki hallerini görüntülemiş. Bakmayın siz Defne'nin yandaki resimde ağladığına, o arada yapar böyle mızıldanmalar. İki dakika da dönmüştür gülümseyen haline.

Akşam da biz işten gelince onları dışarı çıkardık, güldük eğlendik. Defnoş babasına türlü numaralar yaptı. Masa da otururken hopp kendisini babasının kucağına atarak ve bunu defalarca tekrarlayarak kendine bir oyun edindi. Ezgi de yan masa da ona gülümseyen sarışın hoş bir delikanlıyı fark edince çok heyecanlandı ve galiba benimle evlenmek istiyor diye yorumlarda bulunarak bizleri hem şaşırttı hem eğlendirdi. Ama tüm günün yorgunluğu sonunda minik kuzular daha eve ulaşamadan kollarımızda uyuya kaldılar.

21 Aralık 2006

İlk Saç Kesimi

Bu gün bizim için bir ilk yaşandığından önemli bir gündü. Eeee ne de olsa yıllar boyunca hiç bitmeyecek bir eylemin ilk seferini yaşadık. Saçlarımızı kestirdik.



Defnoşçum senin o kadar çok saçın var dı ki doğduğun zaman, üstelikte geçtiğimiz 9.5 ay boyunca da hemen hiç saçın da dökülmedi. Hal böyle olunca daha bu yaşında (pardon ayında) upuzun saçların oldu. Benim uzun saçlarından bir şikayetim yok canım bilakis çok severim ama şu önündeki saçlar gözünün içine o kadar çok giriyor ki bir de toplatmayı da sevmiyorsun (saçını taramak ve toka takmak kabus gibi birşey neredeyse) üstüne de baban bır bır ediyor saçlarını kestirmem için; yani başka çarem kalmadı. Bu gün gidittik ve bu işi güzelce hallettik.

Korktuğum kadar ağlamadıysa da uslu uslu oturmadı elbette küçük hanım. Daha rahat etmesi (etmemiz) için sadece önündeki saçları kestirip kahkül yaptırdık.Bence sonuç çok başarılı ve de Defne çok sevimli oldu. Sanırım bundan sonra daha rahat edeceğiz saçkonusunda.

Aaaa bu arada Defne iyileşti iyice. Yemek düzenimiz eskiye döndü, keyfi yerine geldi, biz de aile bir oh çektik. Dün doktordan da aradılar; şüphelendikleri salmonella virüsünü de bulamamışlar gayta tahlilinde. Bu demektir ki tüm bu yaşadıklarımız bir faili meçhul vakası. Bize geçmiş oldu umarım bu yazıyı okuyan ,hasta olan herkese ve onların hasta olan çocuklarına da geçmiş olur bir an önce. Sevgiyle.

19 Aralık 2006

Şimdi Okullu Olduk



















Bu blog her ne kadar Defneye de ait olsa hayatımızdaki önemli miladları ondan bağımsız düşünemiyoruz. Örneğin ablamızın burada okula başlamış olması hepizin hayatını bir şekilde etkiledi. Anne ve baba hem endişe, hem sevinç, hem gurur hem de merak duyuyor. Okullu esas kızımız heyecanlı gözüküyor ama aklından neler geçtiğini kim bilebilir ki? Defne ise muhtemelen farkında bile değil olayın ama abla öğlen okuldan geldiğinde sevinç çığlıkları atıyor hep onun yanında kalmak istiyor. Sabah kalkma sistemimiz, yatma saatimiz, konuşmalarımız her şeyimiz bu yeni duruma göre yeniden gözden geçirildi. Defnecikte kendi aldığı bir kararla her sabah ablasının kalkma saati olan 6.30 da kalkıyor ve yolcu ediyor. Anlıyacağınız bizim ev de gün çok erken başlıyor. Bu arada ufak detaylara gelirsek Ezgi Hanım Dubai Universal American Academy de KG1 sınıfına başladı. Bir kaç kelime dışında bir şey bilmediği bir dilin konuşulduğu bir okulda okuyor, insanlarla anlaşmaya çalışıyor. Genel olarak istekli ama sabahları kalkmak istemediğinde gayet isteksiz davranıyor (aslında haklı da çocuk sabahın o saatin de hava bile yeterince aydınlanmamışken). Küçük bir ikna çalışmasından sonra her şey normala dönüyor. Umarım kısa bir sürede balığım da bu dili rahatça konuşabilecek hale gelecek. Bazen düşünüyorum da çocuğu mutlu olduğu, hayat bulduğu toprağından kopartıp, arkadaşlarından sevdiklerinde hatta dilinden ayırıp yeni bir bahçeye diktik. Yeni toprağına, güneşine, havasına alışmasını bekliyoruz sabırla. Hep herşeyin eskisinden bile iyi olacağını umarak. Buna yürekten inanarak.

Hamiş: Yüzünü boyayan ablaya butterfly istediğini kendi söyledi benim koca kızım

Küçük Kuzu Hasta

Benim küçük meleğim nazarlara mı geldi acaba diyerek nazar boncuğumuzu şöyle peşinen yerleştiriyorum. Aslında bu güne kadar doğru ya da yanlış Defne de hiç nazar boncuğu kullanmamış biri olarak bu kadar hastalıklardan sonra bir de bunu deneyeyim bari dedim. İnsallah kısa zamanda iyileşir kuzum.
Ne olduğuna gelince. uzunca bir süredir minik hanımla ilgili bir şey yazamadım. Hem çalışmaya başladım hem Türkiye'den misafirlerimiz vardı hem de kısa aralılıklı iki hastalıkla uğraştık. Hatta ikincisi hala devam ediyor. İlkinde 3 gün süren ateşten sonra doktora gittik ve boğaz enfeksiyonu geçirdiğini öğrendik. Halbuki biz o ateşi 5. dişin gelişine bağlamıştık (bu arada 4. dişin gelişini de haber vermeyi atlamışız baksanıza. Şimdi kocaman oldu o dişte). Hah tam düzeldi falan derken bu seferde geçen hafta başlayan bir iştahsızlık can sıkıcı oldu ama gene faturayı dişe çıkarttık. Derken Cuma günü Barney Show'un da olduğu bir anne-çocuk fuarına gitmiştik ki o gün Defnoş çok kötü bir şekilde her yere kustu. Öyle kalabalık bir fuarda yaşanan bu kabusu şimdi bile hatırlamak istemiyorum. Ondan başka ertesi gün ve nihayetinde 3. günde kusunca, yemesi sıfıra yaklaşıp bir de durum ishale dönmeye başlayınca hemen doktora koştuk tabi ki. Kakasını tahlil için bıraktık ve şüphelendiğimiz rota virüsü olmadığını anladık. Hangi virüs olduğunun anlaşılması için yapılacak test üç gün sürecekmiş. Sonuçta vücuttaki sıvı kaybından dolayı dehidratasyon olmaması için kaybettiği suyu geri almak amaçlı bir sıvı içecek verdi doktorumuz. Yani serumun içileni gibi bir şey. İçinde kaybedilen suyla birlikte giden mineralleri de vücuda kazandıran bir sürü şey var. Hem de bunu içtiği sürece bir şey yemese bile olabilirmiş. Hoş bu sıvıyı da beklenen kadar içmiyor ama hiç yoktan iyidir diyoruz. Bunun yanında iki gündür bir de yarım muz yiyiyor o kadar. Çok halsiz, keyifsiz, sürekli şikayet esleri çıkarıyor ve içimi dağlıyor. Bir an önce iyileşşsin de ben de buradan müjdesini vereyim kuzumun.
Hastalıksız Zamanlarımızdan